Aziz Nikola’nın Noel Baba’ya dönüşmesi ilk kez Almanya’da ortaya çıkar, daha sonra Protestan kiliselerin çoğunlukta olduğu kuzey ülkelerine ve Fransa’ya ulaşır. Noel Baba’ya benzer bir başka figür de “Ayaz Ata”dır. Altay ve Orta Asya mitolojilerinde soğuk tanrısı “Ayaz Han” olarak bilinir ve ay ışığından yaratıldığına inanılır.
İki gün önce, 21 Mart Perşembe günü 2024 yılının ilk gün dönümünü yaşadık. Bundan böyle 21 Haziran’a kadar günler uzayacak ve toprak şenlenmeye başlayacak. Ağaçlar yapraklanacak, bitkiler çiçeklenecek ve etrafımızda doğanın şenliği hüküm sürmeye başlayacak. Dünyanın varoluşundan beri tekrarlanan bu döngü bitkilerin ortaya çıkması ile birlikte büyük bir şölene dönüşür. Bir süre sonra bu şölene şahit olan insanlar, onun tabiatın bir mucizesi olduğu kadar Tanrı’nın da nimeti olduğunu düşünmeye başlarlar. Çeşitli törenlerle kutlanan bu dönüşüm insanlık var oldukça kutlanmaya devam edecektir. Bizim ülkemizde bu dönüşüm yeteri kadar fark edilip, kutlanmakta mıdır? Her ne kadar bugünü “Nevruz Bayramı” olarak kutlamaktaysak da bu kutlamanın yeterli olmadığını düşünmekteyim.
Likya’nın liman kenti Patara’da doğduğu kabul edilen ve günümüzde tüm dünyada “Noel Baba” olarak kabul edilen “Aziz Nikola / St. Nikolaos”, gençliğinde Filistin ve Mısır’da eğitim alır. Bir süre sonra Myra piskoposu olarak görevlendirilir. İmparator Diocletianus döneminde Hristiyanların gördüğü baskı sırasında tutuklanır. Büyük Konstantin döneminde serbest bırakılır ve 325 yılında İznik Konseyi’ne katılır. Ölümünden sonra Myra’daki kiliseye defnedilir. Daha sonra ünü yayılmaya, özellikle de denizcilerin azizi olarak anılmaya başlanır.
1087 yılında İtalyan yağmacılar kemiklerinin bir bölümünü Bari’ye götürür. Bu nakil sonrasında onun adına yapılan Aziz Nikola Bazilikası ve bodrum katındaki Aziz Nikola kemikleri kısa süre içinde Bari’nin bir haç merkezi hâline gelmesine sebep olur.
Aziz Nikola, iyi kalpliliği ve cömertliği ile tanınır. Ünü gitgide artan Aziz Nikola zamanla Rusya ve Yunanistan gibi ülkelerin, hayır kurumlarının, çocukların, denizcilerin, Fribourg ve Moskova gibi şehirlerin koruyucu azizi olarak benimsenir. Avrupa’nın pek çok şehrinde adına kiliseler yapılır, XIX. yüzyılda Rus Çarları onun adını almaya başlar.
Noel Baba
Aziz Nikola’nın Noel Baba’ya dönüşmesi ilk kez Almanya’da ortaya çıkar, bu gelenek daha sonra Protestan kiliselerin çoğunlukta olduğu kuzey ülkelerine, daha sonra da Fransa’ya ulaşır. Hollandalı Protestanların Aziz Nikola’yı (Sinter Claes) iyiliksever bir büyücü kimliği ile tanımaları, daha da ünlenmesine yol açar. İngiltere ve Amerika’da geleneksel olarak aile ve çocuk bayramı olarak karşılıklı hediyelerle kutlanan Noel’in koruyucusu sayılır. 1969 yılında Katolik Kilisesi Aziz Nikola’yı yortu günü takviminden çıkartmış, ama anılmasını serbest bırakmıştır.
Ayaz Ata
Noel Baba’ya benzer bir başka figür de “Ayaz Ata”dır. Bizimle birlikte, Türkmen, Kırgız, Kazak ve Özbeklerin de dahil olduğu Altay ve Orta Asya mitolojilerinde özellikle de Kazak ve Kırgızlarda soğuk tanrısı “Ayaz Han” olarak bilinir ve ay ışığından yaratıldığına inanılır. Bölge kültürlerinde kışın soğuk havada ortaya çıkan, kimsesizlere ve açlara yardım eden bir ulu kişidir. Kazak kültüründe kış mevsiminin başlaması ile ilgili olarak “Soğumbaşı” ismiyle anılan bir eğlence de bulunmaktadır. İlk karın yağması, ilk soğuğun vurmasıyla bu bayram büyük şenliklerle kutlanır. Anlaşılan odur ki, bizim geleneksel kültürümüzde de benzer bir kişi bulunmakta ve kimsesizler ile yardıma muhtaç olanlara iyilik yapmaktadır.
Eski Türkler, hatta günümüz Azerbaycan ve Tatar kültüründe, 21 Aralık günü gecelerin kısalıp gündüzlerin uzadığı, gündüzün geceyi yendiği, yani zafer kazandığı gün olarak kabul edilip “Nardugan Bayramı” kutlanmaktadır. Nar “güneş”, dugan ise “doğan” anlamına gelmekte olup “Doğan güneş bayramı” demektir. Akçam ağacı altında kutlanan bu bayramın günümüzde de devam ettiği bilinmektedir. Bu arada son zamanlarda öğrendiğim bir ayrıntı ise; Yunanistan’da Ortodoks Hristiyanlar “Milat Yortusu / Noel” zamanı çocukların hediyelerini Kuzey Kutbu’ndan gelen Aziz Nikola’dan değil, Hazarya’dan gelen Aziz Basileios’tan aldıklarına inanmalarıdır. Unutmamak gerekir ki Aziz Basileios Kayseri doğumlu olup, Kayseri’de vefat eder. Her ne kadar Hazarya deniliyorsa da hediyelerin geldiği gerçek yer Anadolu’dur.
Günümüzde Noel Baba
Günümüz Noel Baba imajı, karikatürist Thomas Nast’ın 3 Ocak 1863 tarihli Harper’s Weekly dergisinde yayımlanan çizimlerine dayanmaktadır. Nast’ın çizimleri, 1822 yılında Amerikalı şair Clement Clarke Moore’un yazdığı kabul edilen “A Visit from St. Nicolas / Aziz Nikola’nın Ziyareti” isimli şiirden esinlenmiştir.
Hemen hemen tüm dünyada bilinen Noel Baba imajı, ressam Haddon Sundblom’un 1931 yılından itibaren Coca-Cola Şirketi için hazırladığı çizimlerde son hâlini alır. Bundan böyle Aziz Nikola, şişman, beyaz sakallı, uçları beyaz kürklü kırmızı elbise ve şapka giyen, kalın siyah kemerli, siyah çizmeli, bir figür olarak tanınmıştır.
Noel Baba dünyanın en bilinen markası olup, yıllık 1 trilyon 600 milyar dolarlık bir ticaret hacmine sahiptir. Ülkemizin geçmiş dönemlerinden kaynaklanan böylesi bir markadan pay almamamız veya bu markadan faydalanarak ticaret hacmimizi genişletemememiz nasıl bir akıldır?
İslam öncesi
Bir dönem yardımsever bir kişi olarak “Aziz” mertebesine yükseldiği kabul edilen “Aziz Nikola”, İslam dininin varoluşundan çok önce yaşamış bir yurttaşımızdır. Bizim inancımıza göre Hz. Adem’den Hz. Muhammed’e kadar geçen zamanda yaşamış tüm peygamberleri nasıl tanıyor ve onları hürmetle anıyorsak Aziz Nikola da Müslüman olmamasına rağmen yaptıkları ve insanların hafızalarına kazınan yardımseverliği ve iyilikleri ile anılması gereken bir insandır. Onun Batı toplumunda Santa Claus’a dönüştürülmesi 1930’lu yıllardan itibaren başlar. Bu dönüşüm ticari bir kaygı sonucu olup gerçekten büyük bir başarı hikâyesidir.
Biz ne yapabiliriz?
Gitgide artan yeşil hareketi ve iklim değişimi konusundaki uluslararası çalışmaların yapıldığı günümüzde, farklı bir “Aziz Nikola / Ayaz Ata / Hızır” önerisi için uluslararası bir kampanya başlatabiliriz. Bir dönem dünyanın en büyük kültürel ortamının oluşmasına katkı sunan Anadolu bu işe öncülük edebilir. Akdeniz’den gelen ve yalnız çocukları değil, insanların yanı sıra bitki ve hayvanları da kucaklayan onlar için yeni bir dünyanın kurulmasını isteyen aziz… Akdeniz’in maviliklerinden esinlenen elbisesi, kucakladığı yunus ve kaplumbağalar, çevresini saran ağaçlar ve bitkiler… Soğuğu değil, huzurlu ve mavi bir gökyüzünün altında tüm canlıların mutluluğunu isteyen bir figür…
21 Mart’ta zaferi değil, günlerin dolayısıyla insanlığın ve tüm canlıların eşit olduğunu dünyaya duyuran bir hikâye ve onun kanlı-canlı görüntüsü. Akdeniz’den gelen insan şişman değil, normal boyutta olmalı, açlık çeken insanlarla alay edercesine çocuklar için yaratılmış bir figürden daha farklı, belki de bir çocuk veya kadın. Son elli yılda Microsoft, Apple, Amazon gibi markalar yaratarak dünyanın en zengin insanları olan kişilerin beceri ve ileri görüşlülükleri elbette bizim insanlarımız için de geçerlidir.
Bu konuda yeteri kadar çalışma yapacak ve dünyanın ilgisini çekecek insanımız ve yeteneğimiz olduğuna inanıyorum. Önemli olan böylesi bir figürün yaratılması için gereken araştırma ve uygulama ekibinin kurulması ve bu ekibin başlangıçta ihtiyaç duyduğu finansın sağlanmasıdır. Türk insanının misafirperverliğini, insanlığa yaklaşımını pekiştiren böylesi bir figürün eğer iyi düzenlenir ve devlet tarafından desteklenirse kısa süre içinde önemli bir ticari marka olacağını düşünmekteyim.
2000 yılı başlarında Türkiye Anıt Çevre ve Turizm Değerlerini Koruma Vakfı olarak bu konuda bir etkinlik düzenlemek istedik. Kültür Bakanlığı ile iş birliği yaparak 31 Aralığı, 1 Ocağa bağlayan gece dünyanın hemen her köşesinden bin tane engelli çocuğa Türkiye’den bir hediye; nazar boncuğu, sabun, küçük bir şişe zeytinyağı ve Aziz Nikola’nın ikonunu göndermek için uluslararası dağıtım şirketleri ile anlaştık. Dağıtım işinin zorluğu nedeniyle sayıyı bin olarak belirledik. Ancak devreye Turizm Bakanlığı girdi ve sayıyı önce bir milyona çıkardı, sonra yüz bine razı oldu! “Yapmayın, etmeyin bu işle başa çıkamayız!” dedik, ama sözümüzü dinletemedik. Hiçbir şey yapılamadı, ancak proje tutarlıydı ve sonuçta 23 Nisan törenleri için ülkemize gelen bir grup çocuğu Demre’ye davet edip hazırladığımız paketleri onlara verdik, çok mutlu oldular.
Bu işin başlangıcı için engelli insanlara ve çocuklara öncelik tanıyabiliriz. Geçmiş deneyimimden edindiğim tecrübe kadarıyla dünyada en iyi örgütlenen sivil toplum kuruluşu engelli insanlar ve çocukların oluşturduğu birliktelikler. Bu sene belki böylesi bir organizasyon mümkün olmayabilir ama seneye en az yüz bin çocuğa veya engelli insana 21 Mart gün dönümünde tüm canlıların eşit olduğunun farkına varılmasını sağlayacak, Türkiye’den gelen bir hediyenin tüm dünyada yankı bulacağını düşünmekteyim. Geyiklerin çektiği bir araba ile değil, yunusların çektiği sandal ile gelen bir aziz veya adı ne olursa olsun kanlı-canlı bir figür… Üstelik bizim kültürümüzde “Ayaz Ata / Hızır” gibi kimlikler, Nevruz Kutlaması gibi şenlikler varken, bu beceriksizliğimiz acaba nereden kaynaklanıyor?